<$BlogItemBody$>
Artık aynalara bakmak acı veriyordu...Göz kenarlarına yerleşen çizgiler ne yapsa da yok olmuyordu.Gittiği güzellik uzmanlarının tavsiyeleri fayda vermemişti.Kabullenmeliydi...Artık 35 yaşına gelmişti...Oysa çok değil, birkaç yıl önce ne kadar da alımlıydı.Uludağ'da eşiyle geçirdiği son yılbaşı gecesinde dahi, salondaki erkeklerin bakışlarını üzerinde toplamayı başarmıştı...Ama erkek milleti değil mi, bir çok erkek gibi eşi de, o baş döndüren kadını bile, bir çırpıda aldatabilmiş, sonrasında pişman olsa da o hatayı yapmıştı ...10 yıl süren evliliği süresince hiç çocuğu olmamıştı.Sorun eşindeydi...Bastırdığı bir çok duygusu gibi annelik özlemini de bir kenara bırakmış, bunu bile sorun haline getirmemeye özen göstermişti.Oysa eşi.....Tüm bu fedakarlıklara rağmen bir gecelik kaçamakla yapmıştı yapacağını.....
Eşini hayatından çıkaralı henüz birkaç ay olmuştu.Bu birkaç ay onun için sanki hayatın sonuna giden bir yol gibiydi.Eski arkadaşlarından uzaklaşmış, tek başına yaşadığı malikanesinde bunalımlı bir hayat süren depresif bir kadın olmuştu...Haftalardır evden çıkmıyordu ve eve girip çıkan tek kişi, 10 yıldan beri evin tüm işlerini yapan Zahide Hanımdı.
Zahide hanım o sabah her zamanki gibi evin kapısını açıp, günlük işlerini yapmak üzere girdi içeri.Şermin de her zamanki gibi şişeleri boşaltıp, yatağında sızıp kalmıştı.Zahide Hanım usulca Şermin'e seslendi.
- "Şermin Hanım hadi kalkın dışarıda çok güzel bir hava var, yatmakla kendinize kötülük ediyorsunuz.''
Şermin duymamazlıktan geldi ve birkaç kez daha aynı cümleleri tekrarlayan Zahide Hanım odayı terkedip dışarı çıkmak zorunda kaldı.Zahide hanım mutfakta yemek hazırlarken Şermin'in geçmişi ve geleceğiyle ilgili yorumlar yapmaktan başka bir şey yapamıyordu.Ne yazık ki elinden gelen bir şey yoktu.En güzel partilerin ev sahibesi olan o muhteşem kadın gözünün önünde eriyip gidiyordu.
Zahide Hanım işlerini bitirdikten sonra Pazar çantasını alarak, alış veriş için dışarı çıktı.Saat 12 yi çoktan geçmişti.Şermin daha fazla dayanamadığı tuvalet ihtiyacını gidermek için yatağından kalkıp, sağını solunu rotasındaki nesnelere çarparak, gözleri yarı açık yarı kapalı, kendini banyoya attı.İşi bittikten sonra ellerini yıkamak için lavaboya geldiğinde gözü aynadaki Şermin'e ilişti.Saçları darmadağınıktı, yüzü her zamankinden daha yaşlıydı, gözlerinin yaşama sevinci çoktan uçup gitmişti.Her zaman aynadan kaçan bakışları bu kez uzun uzun kendini süzdü aynada...
Artık gitme vakti diye düşündü.Bu hayatın çekilir bir tarafı kalmamıştı.Karanlıklar diyarına bir an önce gitmeliydi.Zaten nasılsa bir gün gidecekti, neden şimdi olmasındı...
Küçükken paraşütle atlamayı çok istemişti.Oysa babası onun bu hevesine her konuda olduğu gibi büyük bir tepki göstermiş, O da bu isteğini bastırmak zorunda kalmıştı.Babası ve annesi birkaç yıl önce Anadolu Hisarı'nın dibinde trafik kazası geçirmiş, hayatlarını kaybetmişlerdi.O da bu dünyadan giderken anne ve babasının son noktasından başlamalıydı sonu gelmeyecek karanlık dünyaya.....
En güzel elbisesini giydi, hiçbir zaman yapmadığı kadar koyu bir makyaj yaptı ve yüzüne taktığı mutlu kadın maskesiyle aniden fırladı evinden.Çok geçmeden bir taksinin içinde buldu kendini.Anadolu Hisarı'na geldiğinde taksi şoförüne yüklü bir bahşiş verdi.Sevgilisine koşan 18 lik genç kız edasıyla surların merdiveninden zıplayarak çıktı en yükseğe...Artık her şey bitecek, sükunete erişecek, anne ve babasına kavuşacaktı...En önemlisi de çocukluğundan beri kurduğu hayali gerçekleşecek, bir kuş gibi uçacaktı.Son kez etrafa göz atmak istedi, etrafındakilerle vedalaşmak ister gibi....
Bir an şaşkınlıkla donakaldı.Az ilerisinde surların üzerinde bir başka bayanın kendini surlardan aşağı atmak üzere olduğunu gördü.Onunla ortak bir noktada buluşmuştu ve ölmeden önce nedenini merak ediyordu.Koşar adımlarla indiği surların diğer tarafına yine koşar adımlarla çıktı.Heyecanla ''bunu neden yapıyorsun'' diye sormaktan alamadı kendini...
Kendiyle aynı sonu yaşamak üzere olan Süheyla hıçkırarak başladı anlatmaya...
Süheyla yakın zamanda eşini ve işini, üstüne üstlük eve gelen hacizle de eşyalarını kaybetmişti.Artık mücadele edecek gücü kalmamış, bu dünyadan; çok sevdiği kızını bırakıp, çekip gitmeye karar vermişti.Çünkü eşiyle evlenmek için yıllar önce evinden kaçmıştı ve o gün bugündür ailesiyle görüşmemekteydi.Oysa ölümünden sonra babası ve annesi kızını bağırlarına basacaktı.
Şermin bunları dinlediğinde çaresiz olduğunu düşünen bu kadına yardım etmesi gerektiğini düşündü.Kendi planını bir kenara bırakıp, Süheyla'yı bu kararından vaz geçirmeye çalıştı.Birisi çok zengin ama mutsuz, diğeri ise çok fakir ve yine mutsuzdu...Surların üzerinde oturup bir süre hayatlarını sorguladılar.Süheyla için Şermin'in bu kadar parayla mutsuz olması, hatta canına kıymak istemesi akıl almaz bir olaydı.O gün her ikisi de hayatlarını değiştirecek farklı bir karar almış olsalar da, yeni bir hayata beraberce başlamak gibi çok önemli bir karar aldılar.Artık iyi günde kötü günde birbirlerinin yanında olacaklar ve yaşamla mücadele edip yeni ufuklara yelken açacaklardı.