<$BlogItemBody$>
Hükümdarlardan biri, fakir bir kadının arsasına bir saray yapılmasını emretti. Arsa, hükümdarın sarayına yakındı. Arsanın bedelini de ödemiyordu. Zavallı kadıncağızın bu arsasından başka hiçbirşeyi de yoktu. Ne yapsın, ne etsindi? Bu müşkilatı halletmesi için mahkemeye gidip hükümdarı şikayet etti.Bir çuval toprak
Zamanın Şeyhü’l-İslamı meseleyi dinleyip kadının haklı olduğuna hükmettikten sonra, hükümdara hiçbirşey söylemeden bir tane kazma ve kürek bir de çuval alarak geldi. Kadının arsasını kazıyor sonra da bu toprağı kürekle çuvala dolduruyor du. Bu işleri yaparken hükümdar da sarayından bu durumu seyrediyor ve kendi kendine:
-Herhalde Şeyhü’l-İslam aklını oynattı, diyordu. Aklını oynatmasaydı, koskoca Şeyhü’l-İslam, amele gibi toprak kazar mıydı? Şeyhü’l-İslam, kürekle çuvala toprak doldurdu ve sırtına alarak götürmek istedi. Fakat ihtiyar olduğundan ve toprak da ağır olduğundan kaldıramadı.
Çuvaldan bir miktar toprak boşaltacağına, çuvala biraz daha toprak koyup ağzına kadar doldurdu. Tekrar kaldırmak istediğinde tabii ki, kaldıramadı. Şeyhü’l-İslam’ın bu halini seyreden hükümdar, daha fazla sabredemeyip huzuruna çağırdı ve dedi ki:
-Hoca Efendi! Sen bu zayıf halinle bu çuvalı nasıl kaldıracaksın? Hem sonra çuvalı boşaltacağına habire dolduruyorsun. Bunu kaldıramayacağını nasıl düşünemiyorsun?
Şeyhü’l-İslam, zaten bu soruyu bekliyordu. Hemen cevabı yapıştırdı:
“Arsayı nasıl kaldıracaksınız?”
-Peki, Sultanım! Siz benim omuzlarımın o çuvalı kaldıramayacağını biliyorsunuz da, yarın Huzur-u İlahi’de o arsayı kaldıracak güce sahip olamayacağınızı niçin düşünemiyorsunuz?
Hükümdar, bu cevabı duyunca, hata ettiğini ve Hoca efendinin kendisini ikaz için böyle yaptığını anladı. Ve ihtiyar kadıncağızın arsasına saray yapmaktan vazgeçti.